Blog

Makaleler, Yayınlar ve Güncel Haberler

Işığın Psikolojimiz ve Beynimiz Üzerindeki Etkisi

Kış aylarında ışığa daha az maruz kaldığımızda çeşitli psikolojik, fizyolojik zorluklarla karşılaşabiliyoruz. İnsan gözü, 400 ila 700 nanometre arasındaki dalga boylarında bulunan görünür ışığı algılar. Işığın kaynağından yayılan bu ışık, renk sıcaklığı, titreşim frekansı, renk geri verme indeksi (CRI), parlaklık ve çeşitli maddelerle etkileşim gibi faktörlere bağlı olarak nesnelerden yansır. Bu yansımalar, farklı kontrastları oluşturarak, göze ulaşarak insanların fiziksel ve psikolojik sağlıklarını etkiler.

KULLANICI DENEYİMİ ve NÖROPAZARLAMA

Tarih boyunca, insanı odak noktasına alarak ilerleyen yaklaşımlar, verimliliği artırmak ve daha iyi bir ürün, hizmet veya arayüz sunmak amacıyla benimsenmiştir. 1993 yılında Donald Norman tarafından geliştirilen bu kavram, son kullanıcının bir şirketin, hizmetlerin ve ürünlerin her yönüyle etkileşimini içerir. Mobil uygulama indirme kararından başlayarak, uygulama ile karşılaşma, etkileşime geçme, uygulama bileşenlerini kullanma ve uygulama indirme amacının gerçekleşmesi gibi aşamalar, bir kullanıcı deneyimi sürecine örnektir.

Kişiselleştirilmiş Algı

Her bireyin algılaması, aynı olaya veya duruma farklı tepkiler verebilir. Örneğin, aynı resmi gören iki kişi bile, kişisel geçmişleri, duygusal durumları ve önceki deneyimleri nedeniyle farklı bir algıya sahip olabilir. Bu nedenle, algı kişiseldir ve bireyler arasında değişkenlik gösterir. Algı ise duyularımız aracılığıyla alının bilgileri yakalayan, işleyen ve aktif olarak anlam kandıran bir bilişsel kabiliyettir.

Yeni Yıl ve Duygular

Yeni yıl, yeryüzünde yaşayan tüm canlılar için biyolojik ve psikolojik bir dönüşümü beraberinde getirir. Geride bıraktığımız zaman dilimine dönüp baktığımızda, yaşadığımız tüm deneyimler daha somut ve öz bir hal almıştır. Her birimiz, bu geçmiş yıl içinde farklı hayat yollarında ilerledik. Kimimiz yoğun bir çalışma temposuyla karşılaştı, kimimizse büyük heyecanlarla dolu anlar yaşadı. Bir diğer yandan, kimilerimiz içinse son derece zorlu bir yıl oldu. Ancak, burada bu satırları okuyabiliyorsak, hayat bize ne getirdiyse getirsin, bir şekilde ayakta kalmayı ve ilerlemeyi başardık demektir.

Renklerin Nöropazarlamadaki Önemi

Yılın rengi seçildi! Pantone Color Institute, 2024 yılının renk trendini belirledi ve bu yılın ana rengini ‘’Peach Fuzz/ Şeftali Tüyü’’ olarak açıkladı. Bu renk, taze bir şeftali tüyü gibi canlı ve modern bir atmosfer oluşturarak her alana taze bir soluk getirecek.

Koku ve Hafıza

Bilindiği üzere duyguların kaynağı olarak bilinen amigdala ve hafıza ayrıca öğrenme merkezimiz olarak bilinen hipokampus limbik sistemde bulunmaktadır. Koku molekülleri tarafından uyarılmış koku soğancığı koku ile ilgili bilgileri hem limbik sisteme hem de koku korteksine dolambaçsız bir yol izleyerek taşımaktadır. Böylece koku duyumuz, diğer duyularımıza kıyasla hatıralarımıza daha duygusal bir boyut kazandırmaktadır. Brown Üniversitesi’nden nörobilimci Dr. Rachel Herz’ün yapmış olduğu araştırma kokular tarafından tetiklenen hatıralarımızın, görme, işitme veya dokunma duyularımızla tetiklenen hatıralarımız kadar doğru, detaylı ve canlı olduğunu göstermiştir. Ancak kokuların tetiklediği hatıralarımızın diğer duyular tarafından tetiklenenlerden farklı olarak daha duygusal olduğu bulunmuştur.

Koku ve Duygular

Koku duyumuz, limbik sisteme ve bu sistemde yer alan amigdalaya olan direkt bağlantısı sayesinde, diğer duyularımıza kıyasla duygularımızla çok yakın bir ilişki içindedir. Zira anne karnındayken gelişen ilk duyumuzdur ve anne karnında 12. haftada gelişimini tamamlamaktadır. Yani hepimiz kokuları öğrenmeye daha  doğmadan anne karnında, amniyotik sıvının içindeyken başlamaktayız. Yapılan araştırmalar hamilelik sürecinde annelerin tükettiklerinin, bebeğin koku ve tat tercihlerini etkilediğini ortaya koymuştur. Bununla beraber ait olduğumuz kültürün de koku ve tat tercihlerimizi çok büyük oranda etkilediği bilinmektedir.

Koku Algısı ve Nöropazarlama

Brown Üniversitesi’nden dünyaca ünlü nörobilimci Dr. Rachel Herz’in yapmış olduğu araştırmaya göre katılımcılara görme, işitme ve koklama duyularından hangisinden vazgeçmek istedikleri sorulduğunda katılmcıların yüzde 84.6’sı koku alma duyularından vazgeçmeyi tercih etmiştir ki bu oranın görme ve işitme duyularını tercih edenlere kıyasla oldukça yüksek olduğu aşikardır. Birçok insanın görme ve işitme duyularına kıyasla vazgeçmeyi tercih ettiği koku algısı tam olarak nedir?

Öğrenme ve Öğretmenin Nöral Temelleri

Yaşam döngüsü içinde çok erken yaşlardan itibaren, canlılık faaliyetini sürdürebilmek için öğrenme eylemi ile bütünleşiriz. Hatta bazı öğrenilmiş davranışlar nöronlarımıza o kadar işlemiştir ki zamanla refleks haline gelmiştir. Öğrenme, psikolojik bir süreç olup, bilişsel, duygusal ve sosyal faktörleri içerir.

Anne-Çocuk İlişkisinin Nörobilimsel Temelleri

Manalı bir bağ olan anne ve çocuk arasındaki ilişki üzerine birçok edebi eser, müzik ve film üretilmiştir. Bu bağ, tanımlanmasına rağmen hala tam olarak anlaşılamayan ve dışarıdan gözlemleyenleri hayrete düşüren bir niteliğe sahiptir.

Öfke Duygusunun Nöropsikolojik Temelleri

Öfke duygusu, hayatın her alanında görülebilen bir duygudur. Öfke dürtüsü küçük bir rahatsızlıktan dolayı meydana gelebilen, kişisel birtakım sorunlardan oluşabilen ve zamanla şiddetli bir öfke biçimine dönüşebilen bir duygu türüdür. Öfkenin kontrolsüz bir şekilde ortaya çıkması, olumsuz durum ve sonuçlara sebep olabilmektedir.  Burada öfkeyi ele alırken kişinin yaşam standartları, kişilik özellikleri, geçmiş yaşamları, duyguları ifade etme biçimi ve geçmiş travmalarını anlamak önemli. Öfke duygusu, dışsal etkenlerden veya içsel etkenlerden etkileniyor olabilmektedir.

Kaygının Beyin Üzerindeki Etkileri

Gündelik yaşamın farklı anlarında karşılaştığımız belirli durumlar, kaygı hissine neden olabilir. Bu duygu, bazen iş yerinde, bazen topluluk içinde veya geleceğe dair endişelerle şu anı etkileyebilir. Kaygı, bizi harekete geçiren bir duygu olup, negatif etkilere sebep olabilir. Kaygı, bedenin ve beynin, gerçek ya da hayali, tehdit ya da tehlike algısı ile oluşan bir durumdur. Kaygı durumları, endişenin aşırı bir derecesi olarak tanımlanır ve strese verilen en ortak tepkilerden biri olarak kabul edilir.