Yeni Yıl ve Duygular

Yeni yıl, yeryüzünde yaşayan tüm canlılar için biyolojik ve psikolojik bir dönüşümü beraberinde getirir. Geride bıraktığımız zaman dilimine dönüp baktığımızda, yaşadığımız tüm deneyimler daha somut ve öz bir hal almıştır. Her birimiz, bu geçmiş yıl içinde farklı hayat yollarında ilerledik. Kimimiz yoğun bir çalışma temposuyla karşılaştı, kimimizse büyük heyecanlarla dolu anlar yaşadı. Bir diğer yandan, kimilerimiz içinse son derece zorlu bir yıl oldu. Ancak, burada bu satırları okuyabiliyorsak, hayat bize ne getirdiyse getirsin, bir şekilde ayakta kalmayı ve ilerlemeyi başardık demektir.

Her yeni yıla umutlar, heyecanlar ve dileklerle başlarız. Bu döngü, içinde bulunduğumuz sistemdeki değişimin bir mesajını taşır; bir nevi, “Şimdi değişim zamanı” der kendi içinde, aynı ritimle devam eder. Değişim, kar-zarar hesabı yapma ve canlılık ile adaptasyonu gözden geçirme vakti olduğunu fısıldar. Ancak, bu düşünceleri düşünmeye vakit bulamayan insanlar da vardır. Örneğin, yeni yıldan beklentisi sadece tatil günü çalışmamak olanlar veya geçen yılda sevdiklerini kaybedenler. Bu detaylar ortaya çıktıkça, her birimiz için her yılın adeta bir yarış olduğu, zamanın bize düşman gibi göründüğü algısı oluşur. Oysa belki de kendi içimizde mikro evrimlere ihtiyaç duyuyoruz. Belki de zaman, sadece beynimizi rahatsız eden düşünce biçimlerimizden, duygularımızdan ve davranışlarımızdan uzaklaşmamızı sağlayabilir veya değişim arzusunu tetikleyebilir. Bu bakımdan, her yeni yıl sadece bir takvim değişimi değil, aynı zamanda içsel bir dönüşüm fırsatı olabilir.

Bugün, belki de yarını temsil ediyor, yarın da dünü. Geçmiş ve geleceğe yüklediğimiz yoğun anlamlar, sahip olduğumuz tek gerçekliği olan “bugünü” elimizden alabilir. İşte sadece yeni yıl zamanı geldiğinde, takvimlerde yılın son haftasına baktığımızda, bu gerçeklikle yüzleşiyoruz. Her yıl bunu tekrar tekrar yaşamamıza rağmen, bazı duyguları, durumları ve davranışları “olması gerektiği gibi” yaşayamamanın verdiği rahatsızlıkla başa çıkabilmek için oturup aklı selim bir şekilde tartışma eksikliği, belki de büyük eğlenceler düzenlememize sebep oluyor.

Nasıl olurda birçok insan, şirket, sistem oturup geçen yılın maddi hesaplamasını yapar da duygusal, manevi psikolojik hesaplamasını yapmaz? Oysa oturup şöyle bir hüzünlerimizden, korkularımızdan, yitirdiklerimizden bahsetsek belki bunları kabul ederek yeni yıla başlasak ne geçen yılı suçlarız ne de yeni yılda özlem duygusu ile daha anlamlı bir bağ kurabiliriz.  Orada ortada bizimle bir olmaya, ötekileştirmediğimiz sürekli bir şekilde mantıkla kıyaslamadığımız duygularımızı içselleştirerek, kabul ederek, sahip çıkarak en önemlisi kaçmayarak yeni yıla girersek belki o zaman bahsettiğim döngülerde mikro değişimler gerçekleştirmiş oluruz.

Şimdi yeni yıla girerken, son hazırlıkların yapıldığı şu koşuşturmalı günlerde oturup düşünme zamanı… Yeni istekler, dilekler için önce geçen yılki istek ve hayallerle yüz yüze gelip kimisiyle vedalaşıp kimisiyle yola devam etme kararı almamız gerekiyor. Bu yıla başlarken sağlığı kontrol etmekle başlamak bedenimizde pozitif sinyaller yaratabilir. Yaratılan pozitif sinyallerde duygularımızı, harekete geçirir. Harekete geçmek ise insan için belki de en önemli başlıklardan biridir. Bizi biz yapandır…

Yeni yıl, sevdikleriniz, neşeniz, kabullenişleriniz, heyecanınız ile dolu dolu bir yıl olsun.

Psikolog Merve Altındağ

Etiketler: #nöropazarlama, #nörobilim, #yeniyıl, #duygular, #blog

Facebook
Twitter
LinkedIn

Nöropazarlama ile Sürdürülebilir Tüketimi Anlamak: Tüketiciler Gerçekten ‘’Yeşil’’ mi?

Son yıllarda, sürdürülebilirlik kavramı tüketicilerin satın alma davranışlarını şekillendiren en önemli faktörlerden biri haline geldi. Özellikle genç nesil, çevre dostu ürünlere ve markalara daha fazla ilgi gösteriyor. Peki, tüketicilerin sürdürülebilir ürünlere olan bu ilgisi gerçekten bilinçli bir tercih mi yoksa duygusal bir tepki mi? İşte tam da bu sorunun cevabını nöropazarlama ile keşfediyoruz.

Nöropazarlama ve Dijital Pazarlama: Sosyal Medya Beynimizi Nasıl Etkiliyor?

Günümüzde dijital pazarlama, özellikle de sosyal medya, tüketici davranışlarını şekillendirmede en etkili araçlardan biri haline geldi. Peki, sosyal medya reklamları ve içerikleri tüketici beynini nasıl etkiliyor? Nöropazarlama, bu sorunun cevabını bulmak için devreye giriyor. Nörobilim ve pazarlamanın kesişiminde yer alan nöropazarlama, sosyal medyanın tüketici kararları üzerindeki etkisini anlamak için bize eşsiz bir pencere sunuyor.

Beynin Ritmi: Yiyecek ve Giyim Sektöründe Müziğin Nöropazarlama Gücü

Günümüzde tüketici davranışlarını anlamak ve etkilemek, işletmeler için her zamankinden daha kritik bir hale geldi. Özellikle yiyecek ve giyim sektöründe, müşterilerin satın alma kararlarını şekillendiren faktörler sadece ürünlerin kalitesi veya fiyatıyla sınırlı değil. İşletmeler, müşterilerin duygularını, düşüncelerini ve davranışlarını etkilemek için çeşitli stratejiler geliştiriyor. Bu stratejilerden biri de nöropazarlama – insan beyninin karar verme süreçlerini anlamaya odaklanan bir disiplin. Peki, yiyecek ve giyim işletmelerinde dinletilen müziklerin nöropazarlama ile nasıl bir ilişkisi var? Gelin, bu konuyu derinlemesine inceleyelim.